ÇADIR
İÇİNDE SAVAŞ İDARE ETMEYÜZ
*
Merc-i
dabık savaşı öncesi büyük Hünkâr Yavuz Sultan Selim’in
ordusunun önünde askeriyle beraber göğüs göğüse
çarpışmak için atını ileri doğru mahmuzlaması üzerine, Sadrazam Sinan
Paşa’nın Padişahın ellerine
sarılıp:
“Şevketlü Hünkarım, olmaya ki heyacana gelür kendünüzü ateşe atarsınız , yüreğimiz dilhun olur” diye gitmemesi için
yalvardığını...
Alem-i
İslam’ın birliğini sağlama adına hayatı at sırtında geçmiş olan bu büyük dava
adamının bunu üzerine: “Biz cennet mekan Fatih Sultan Mehmet Han’ın torunlarıyız, çadır içinde savaş idare
etmeyüz” diye haykırdığını...
(Tarih
Şuuruna Doğru syf .64)
**İşte
hizmet insanına, aksiyon insanına yakışan davranış birinden fedakârlık beklerken
fedakârlıkta zirveyi tutabilme. O dönemler
Alem-i İslam için gerekli olan
cephelerde en önde
savaşmaktı.
Günümüzde
mücadele şekli değişti. Şimdi vatana hizmet insanları güzel şeyler yapmaya kötü
alışkanlıklardan kaçınmaya ikna etmektir. Türk milletine güller yetiştirmeye
azmetmiş aziz bahçıvan, millete yararlı
olmak için kâh kolları dirseklerine
kadar sıvayıp tuvalet temizliyor, kâh kepçe elinde yemek dağıtıyordu, yemedi
yedirdi, uyumadı uyuttu, (Yurt müdürü iken altı ay yatmadığı) rahat etmedi rahat
ettirdi, Ağladı ağlayanların göz yaşını dindirmeye
çalıştı.
Yaşadı,
yaşadığını anlattı. Yaşadığını anlattığından mübarek sözleri kalplerde kabul
gördü. Izdırap bilmezlere ızdırapı, çile
bilmezlere çileyi, 3 asırdır milletimizin hazin halini düşünmeyenlere
düşünmeyi öğretti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder