İSLAM
VE İNSANLIK
Bir
gün bir sahâbî, Allah Resûlü’nün huzuruna gelerek
cahiliyeye ait bir canavarlığı şöyle dile getirmişti:
“Ya Resûlallah! Biz cahiliye devrinde kız çocuklarımızı diri diri gömerdik. Benim de bir kız çocuğum vardı. Annesine
‘bunu giydir, dayısına götüreceğim’ dedim. (Kadın bunun ne demek olduğunu
bilirdi. Ciğerpâresi, evladı biraz sonra bir kuyuya atılacak ve orada çırpına
çırpına can verecekti. Ne var ki, kadının böyle bir
canavarlığın önüne geçme hak ve selâhiyeti yoktu. Yapabileceği tek şey, için için ağlayıp gözyaşı dökmekti).
Hanımım
dediğimi yaptı. Çocuk hakikaten dayısına gideceğini zannediyor ve cıvıl cıvıl koşuşuyordu. Elinden tutup daha önce kazdığım bir
kuyunun yanına getirdim. Ona kuyuya bakmasını söyledim. O tam kuyuya bakayım
derken, sırtına bir tekme vurdum ve onu kuyuya yuvarladım. Fakat her nasılsa,
eliyle kuyunun ağzına tutundu. Bir taraftan çırpınıyor, diğer taraftan da:
‘Babacığım üzerin tozlandı’ deyip elbisemi silmeye çalışıyordu. Buna rağmen bir
tekme daha vurdum ve onu diri diri toprağa
gömdüm.”
Adam
bunu anlatırken ALLAH Rasûlü ve yanındakiler hıçkıra
hıçkıra ağlıyorlardı. Orada oturanlardan birisi: “Be
adam Rasûlullah’ı, hüzün içinde bıraktın!” deyince,
Efendimiz, adama: “Bir daha anlat” dedi. Adam hâdiseyi bir kere daha anlattı.
İki Cihan Serveri’nin gözlerinden süzülen yaşlar
mübarek sakalından aşağıya akıyordu. ALLAH Rasûlü
hâdiseyi tekrar ettirmekle sanki şunu anlatmak istiyordu: “İşte siz İslâm’dan
evvel böyleydiniz. Tekrar tekrar anlattırdım ki,
İslâm’ın size kazandırdığı insanlığı bir kere daha hatırlamış olasınız!”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder